Podcast – Bebeğin anneye bıraktığı sürpriz

Bu bölümde yeni doğan bebeklerin annelerinin vücudunda bıraktıkları bir sürprizden bahsedeceğiz.

Yeni bir ferdin dünyaya gelmesiyle sonuçlanan ve dokuz ay süren hamilelik süresince annenin vücudunda olağanüstü değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler anne adaylarını sadece fiziksel olarak değil zihinsel olarak ta önemli ölçüde etkiler. Çoğu anne adayı tamamen kendi kontrolleri dışında gerçekleşen bu değişikliklerden bahsederken “vücutlarının sanki rehin alınmış gibi olduğu” ifadedsini kullanır.

Hamilelikte anne karnında gelişen fötüs öncelik kazanır. Anne vücudu onun için uygun olan bütün şartları hazırlar. Placenta aracılığı ile fötüsün ihtiyacı olan oksijen ve besin maddeleri anneden bebeğe aktarılır. Plasenta anne ile bebek arasında ımmunolojik bir bariyer de oluşturur ve ana rahmindeki bebeği enfeksiyonlara karşı korur.

Bebek ana rahminde gelişmekle birlikte anne ile bebek arasındaki made alış verişi olağanüstü bir düzeyde kontrol altındadır. Plasentanın oluşturuduğu bariyer ve bu bahsettiğim sıkı kontrol bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişimi için son derece önemlidir.

Yakın geçmişte elde edilen bulgular bu bahsettiğim kontrolün mükemmel olmadığını, bebeğe ait hücrelerin bir şekilde annenin vücuduna geçebildiğini ve annenin değişik organlarına yerleşebildiğini gösterdi.

Hollandadaki Leiden üniversitesinden bir grup araştırmacı doğum yaparken veya doğumdan sonraki bir ay içerisinde yaşamını yitiren 26 kadına ait doku örnekleri topladı. Bu kadınların ortak bir özelliği erkek bebek taşyıor olmalarıydı. Araştırmacılar doku örneklerini Y kromozomunu görünür kılacak kimyasal maddelerle muamele ettiler. Amaçları bu kadınların değişik dokularında bebeğe ait hücrelerin var olup olmadığını belirlemekti.

Bildiğiniz gibi, bebeğin cinsiyetini, cinsiyet kromozomu adını verdiğiniz ve iki farklı çeşidi olan kromozomlar belirler. Bir X ve bir de Y kromozomu yaşıyan bebekler erkek, iki X kromozomu yaşıyan bebekler ise kız olarak dünyaya gelirler.

Annenin herbir hücresi iki adet X kromozomu taşıyacağı için hollandalı bilim insanları ellerindeki numunelerde Y kromozomunun olup olmadığına baktılar. Eğer Y kromozomu yaşıyan hücreler bulunursa bu hücreler bebekten anneye geçmiş olacaktır.

Araştırma grubu inceledikleri her doku örneğinde Y kromozomu taşıyan hücrelerin varlığını keşfettiler. Bu hücreler çok yaygın değillerdi. Her 1000 anne hücresine karşılık bir bebek hücresi vardı. Ancak incelenen dokular arasında başta akciğer olmak üzere dalak, karaciğer, böbrekler ve kalpte diğer incelenen dokulardan daha fazla bebek hücreleri vardı.

Varlığı İlk defa 1990’larda keşfedilen bu duruma mikrokimerizm adı veriliyor. Kimerizm ismi mitolojideki kimera’dan geliyor. Kimera, vücudu aslan, keçi, ve yılanın karışımından oluşan ve ağzından ateşler pursküren bir mitolojik canlıdır. Biyolojide ise mikrokimerizm bir canlıya ait az sayıda hücrenin başka bir canlıda bulunması durumu için kullanılıyor.

Anna karnındaki bebeğe ait hücrelerin anneye geçmesine ise fetal mıkrokimerizm adı veriliyor. Bu yeni çalışma fetal mıkrokimerizmin düşünüldüğü kadar ender bir durum olmadığını ve annenin organlarının çoğunda görülebildiğini belgeliyor.

Aklınıza, peki bunun tersinin, yanı annenin vücut hücrelerinin de fotuse geçip geçemediği sorusu gelebilir. Sınırlı olmakla birlikte bu konuda yapılan çalışmalar bu sorunun cevabının da evet olduğunu gösteriyor. Ancak bu durumun gerçekleşme oranı, fotusten anneye geçmeye oranla çok daha düşük düzeyde.

Fetal hücrelerin annenin değişik dokularında bulunmasının ne tür sonuçlar doğurduğu şimdilik kesin olarak bilinmiyor. Bu konuda yapılan çalışmalar hem yararlı hem de zararlı olabileceklerini gösteriyor, Örneğin bazı çalışmaları onların annede otoımmun rahatsızlıklara hatta kansere neden olabileceğini gösterirken diğer bazı çalışmalar ise fotus kökenli hücrelerin annenin yaralarının iyileşmesini olumlu yönde etkilediğini gösteriyor.

Bu hücrelerin annenin beyninde de görülmesi, annenin davranışları üzerindeki etkilerinin ne olabileceği sorusunu akla geririyor.

Öyle görünüyorki bu konuda cevaplanması gereken daha çok soru var ve bu soruların cevaplarını bulmaya yönelik geniş çaplı araştırmaların yapılması gerekiyor.